Şevket Gölük sevketgoluk@koskyerelhaber.com
04/05/2025  Günümüz ekonomik şartlarında sürekli artan zamların ve hayat pahalılığının en çok etkilediği, yüksek enflasyonun ezdiği işçiler alanlara çıkıyor. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK ülkenin bir çok ilinde eylem yapıyor ve basın açıklması yayınlıyor.
Çalışan işçinin en düşük maaşı olan asgari ücrete ara zam talebinin temel olacağı açıklamada işçinin ve emeklinin karşı karşıya bulunduğu sorunlar bir kez daha kamuoyuna duyuruluyor. Geniş katılımların olduğu alan toplantılarında emekçiler gür sesle hükümete taleplerini haykıracak.
Sendikalar, asgari ücrete ara zam için yılbaşının beklenilmemesini şiddetle savunurken, 2025 yılı için belirlenen mevcut 22 bin 104 TL olan net asgari ücretle geçinebilmenin mümkün olmadığı görüşünde. Dört kişilik ailenin zorunlu harcamalarından oluşan açlık sınırının 23 bin 615 TL’ye yükseldiği dikkate alınırsa asgari ücretlinin ne denli zorlandığı aşikar. Açlık sınırının, asgari ücreti bin 511 TL farkla sollaması asgari ücretin saptandığı geçen aralık ayından bu yana satın alma gücünün iyiden iyiye dibe vurduğunun kanıtı. Zamlı ücretin ele geçeceği Şubat 2026’ya dek 22 bin 104 TL ile yaşamaya çalışacak emekçi. Siyasi irade “enflasyonu tetikler” gerekçesi ile temmuzda asgari ücrete ara zam yapmayacağını şimdiden açıkladı. Taleplere kulaklarını tıkadı.
Dayanılmaz boyuta ulaşan hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon sağcı solcu demeden emekçinin, emeklinin cebini boşaltıyor, satın alma gücünü her geçen gün aşındırıyor. Her ne denli iktidara yakın olsa bile Hak-İş’in tabanı da ekonomide yaşanan sorunlardan oldukça etkileniyor. Yaşanan sorunlar ortak, küçülen ekmek ortak, ücretlerin gerilemesi ortak. Bu tablo karşısında ortak mücadele de kaçınılmazdı zaten. Cebi vuran fahiş fiyatlardan en yoksulundan en varsılına kadar herkes etkileniyor. Toplumun temel sorunu haline geldi yüksek enflasyon ve durdurulamayan yaşamın fahiş fiyatları. Bir bardak çay 20 TL, 200 gram ekmek 20 TL, 1 kilogram domates 35-40 TL, karpuzun kilosu 50-60 TL. Varın gerisini düşünün. Can yakan ortamda emek örgütleri güçlerini birleştirerek “Geçinemiyoruz” diye alanlardan haykırıyor.
İki milyonu aşkın sendikalı işçiyi bünyelerinde barındıran üç konfederasyonun ortak mücadelesi, mitingleri, emekçinin, emeklinin sesi hükümet tarafından mutlaka dikkate alınmalı. Üreten, ekonominin çarkını döndüren, artı değer yaratan emekçiler görmezden gelinemez. Üretmezlerse ülkede yaşam durur. Hakların istemek, insanca yaşanabilir ücrete sahip olmak en doğal hakları. Sermayeye verildiği gibi hak ettiklerini talep ediyorlar. Milli gelirden aldıkları pay her geçen gün küçülüyor, zenginlerin payı sürekli artıyor. İşçilerin isyanları ve tepkileri bu adaletsiz ülke gelir dağılımınadır. Üç konfederasyon illerdeki basın açıklaması ve mitinglerde hükümetten şu taleplerde bulunuyor:
“Vergide adalet istiyoruz.Asgari ücret acilen artırılmalı. Çalışanların neredeyse yarısı asgari ücret seviyesinde ücret alıyor. Kamuda ücret dengesizliğine son verilmeli. En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyinde olmalı. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı. Taşeron işçiler kadroya alınmalı. Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle çalışanların hakları budanmamalı. Çalışma yaşamında ayrımcılık son bulmalı. İnsan onuruna yakışır iş ve çalışma ortamı sağlanmalı.”
|