• Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/KoskYerelHaber
  • https://www.twitter.com/https://x.com/koskyerelhaber
  • https://www.instagram.com/koskyerelhaberler/

 


KÖŞK GENÇLİK MERKEZİNDE "GENÇLİK KIŞ KULÜBÜ" BAŞLADI - AYDIN’DA EKMEK FİYATLARINA YÜZDE 25 ZAM YAPILDI - KÖŞK DENİZ BANK VE ZİRAAT BANKASI ŞUBE MÜDÜRLERİ DEĞİŞTİ - KÖŞK'TE VAKIFBANK ŞUBESİ AÇILDI

BİZ JEOTERMALİN ZARARLARINI ANLADIK AMA İŞ İŞTEN GEÇTİ

JES’ten etkilenen çiftçiler, "Kuyularımız bozuldu, üzüm bağlarındaki verim düştü. Biz jeotermalin zararlarını anladık ama iş işten geçti" diye tepki gösteriyorlar.

Manisa Alaşehir ilçesi son yıllarda adını jeotermal enerji santralleri ile duyuruyor. Türkiye’nin ve dünyanın en verimli ve kaliteli üzümlerinin yetiştirildiği ovalarının her köşesinde jeotermal kuyusu ve onlarca JES şirketi var. JES’ten etkilenen çiftçiler, "Kuyularımız bozuldu, üzüm bağlarındaki verim düştü. Biz jeotermalin zararlarını anladık ama iş işten geçti" diye tepki gösteriyorlar.

 

Manisa’nın Alaşehir ilçesi son yıllarda jeotermal enerji santrallerinin (JES) merkezi oldu. Üzüm cenneti olarak anılan bölge artık JES çöplüğü. İlçe önemli bir üzüm üretim bölgesi olmaktan çıktı. Alaşehir ovalarının her köşesinde açılan JES kuyuları tarımsal üretime zarar veriyor.

 

JES’ler nedeniyle tarım arazileri tehdit altında olan çiftçiler, başta üzüm olmak üzere tarım ürünlerinde verimin düştüğünü
belirtirken, içme sularının da kirlenmesinden şikayetçi.

 

JES şirketleri, Gediz Ovası denilen Alaşehir ve Salihli ilçelerinde konumlanmış durumda. Özellikle Alaşehir ve Salihli arası köylerde 5’e yakın JES işletmesi bulunuyor. Bu şirketlerin belirli köylerde onlarca JES kuyusu bulunuyor. JES şirketlerinin bazıları yerleşim yerlerine yakın yerlerde kurulmuş. Şirketlerin açtığı JES kuyuları yeraltı su kaynaklarını tüketerek tarımsal üretime zarar veriyor. Aynı zamanda beraberindeki kimyasallarla doğal kaynakları ve tarımsal su kaynaklarını kirletiyor. Şirket bacalarından ise beyaz renkte bir duman doğaya salınıyor. Şirketler bu dumanın sadece su buharı olduğunu savunurken, çevre derneklerine göre JES şirketlerinin “sadece su buharı” diye savundukları bu beyaz dumanın içerisinde zehirli gazlar bulunuyor.

Alaşehir JES kuyuları ve şirketlerinin bölgeye olan zararlarını ADOÇEV Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Erkol’a sorduk. Bölge çiftçileri ile JES’lerin tarımsal üretimlerine olan zararlarını konuştuk.

 

Ölçüm oyunu: “Gaz salınımını kasten azaltıyorlar”

 

JES kuyularının aranması için önceden bir ruhsat izni gerekiyor. Örneğin, 10 JES kuyusundan 5’i izinli olarak, diğerleri izinleri sonradan alınmak şartıyla aranıyor. ADOÇEV Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Erkol ise JES kuyularının ruhsat dışı arandığını söyleyerek, “Köylü daha önce bilinçsiz olduğu için, toprakları JES şirketleri tarafından satın alındı. Köylü bilinçlendikçe arazi satmalar azaldı. Şu an daha önce alınan arazilerde JES kuyuları aranıyor.” dedi.

 

ADOÇEV’e göre, JES’lerden çıkan ve şirketlerin “su buharı” diye savunduğu beyaz dumanın içinde karbondioksit, metan gazı, bor, arsenik ve hidrojen sülfür gibi zehirli ve tehlikeli olarak nitelenen gazlar bulunuyor. Erkol, gaz ölçümlerinde de şirketlerin yanıltıcı yöntemlere başvurduklarını söyledi: “Ölçüm yapan duyarlı sensörlü algılar var fakat bunlar da bir şekilde ayarlanıyor. Ölçüm yapılacağı zaman şirketlere bu durum bildiriliyor. Şirketler de ölçüm yapılacağı zaman gaz salınımını kasten azaltıyor.”

 

ADOÇEV, vatandaşların JES’lerle hukuki mücadelesine destek veriyor. Mahkeme süreçlerinin vatandaşları zorladığına dikkat çeken, ADOÇEV, “JES’lere öncelikle ‘JES gerekli değildir’’şeklinde ruhsat veriliyor ve köylü de itiraz ederek mahkemeyi kazanıyor. Daha sonra şirketler proje değişiklikleri ve küçük kelime oyunlarına başvurarak, Çevre Bakanlığı’ndan aynı yerlerde tekrar ruhsat alıyor. Bu defa tekrar bir mahkeme süreci başlıyor. Bir kuyunun aşağı yukarı 70-80 bin lira gibi iptal ettirilme masrafı oluyor. Köylülerin elinden paraları gidiyor. Yargılama giderleri, mahkeme masrafları derken sürekli şirket yararına bir tutum söz konusu.

 

“Üzüm bağlarını jeotermal su bastı”

 

JES kuyularından ve şirket bacalarından yayılan buhar ve gazlar ovanın bitki örtüsünü ve tarımsal üretimini olumsuz etkiliyor. Kuyulardan yayılan buhar, çiğ olarak ovalara yayılıyor. Şirket bacalarında yayılan zehirli gazlar havada birikerek yağmurlarla yer
yüzüne iniyor. Yaz aylarında üzüm hasadı yapan çiftçilerin ürünleri “külleme” gibi hastalıklara uğrayarak çiftçilerin tarımsal üretimi zarar görüyor. Geçen yıl mart ayınca Alaşehir Çağlayan köyündeki bağlar jeotermal su baskınına uğradı.

 

Alaşehir’in Piyadeler mahallesinde yaşayan Mustafa Güleç, bölgede sultaniye üzüm hasadı yapan bir çiftçi. Piyadeler, JES şirketlerinin, oldukça yakın kurulduğu bölgelerden biri. Güleç de bir bağcı olarak bu durumdan zarar gördüğünü belirterek, “Hem bağlarımız hem de sağlığımız zarar görüyor. Havada biriken zehirli gazlar yağmurlar ile üzümlerimizin olgunlaşma sürecinde külleme gibi hastalıklara sebep oluyor. Zehirlenen üzümlerimizin kalitesi düşüyor. Çiftçiler olarak çok rahatsızız.” dedi.

 

“Meraya koca tesis kurdular, kuyularda ağır metal oranı yükseldi”

 

Alaşehir’in Kemaliye kasabasında yaşayan Mustafa Günen de üzüm hasadıyla uğraşan çiftçilerden biri. Bir JES şirketinin 2014-2015 yıllarında devletten bir mera kiralamasıyla, hem çevre hem de hayatları oldukça değişmiş: “Daha önce hayvanların otladığı meramıza santral kuruldu. Düşünün biz bu alana mera olduğu için bir tek ağaç dikemiyorduk; Mera Kanunu o kadar hassastı. Şimdi firma geldi koskoca tesis kurdu. Demem o ki enerji önceliği bahanesiyle firmalara kasabamız merası peşkeş çekilmiş, köyün arazisi olmaktan çıkarıldı. Şirkete verilen bölgelerde kendimize ait sulama kuyuları vardı. O kuyularımızdaki suyun ağır metal değerleri yükselmeye başladı. Sularımız bozuldu, üzüm bağlarındaki yapraklar bozulmaya başladı, bağlarda verim düştü. Biz jeotermalin zararlarını anladık ama iş işten geçti.”

 

“Kirli suyu gizlice derelere salıyorlar”

 

ADOÇEV Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Erkol da suların ve çevrenin kirlenmesine yönelik önlemlerin yetersiz olduğu görüşünde.


JES kuyularından çıkan buharın soğutulup, sıvı hale getirilerek, tekrar kuyulara verilmesi gerektiğini belirten Erkol’un verdiği bilgiye göre, masraflı olduğu için çoğu şirketin soğutma havuzu bulunmuyor. Erkol, bu suların gizli bir şekilde derelere ve doğaya salındığını söyledi. Erkol, “Kimyasalların da karıştığı bu sular içme sularına yakın yerlere de akıtılıyor.” dedi.

 

Jeotermallerin sebep olduğu su çekilmelerinden dolayı doğal kaynak suları ve artezyen sular denilen tarımsal sulama kaynakları azalıyor. Erkol, ovalarda yapılan sulamalarda eskiden 100 metreden tatlı su çıkarılıp tarımsal sulamada kullanılırken, şimdi bunun 150-200 metreye kadar indiğini söyledi. Çıkan suların ph değerinin yüksek olması nedeniyle bitkilerin zarar gördüğünü belirten Erkol, şu görüşleri dile getirdi: “Köylünün JES’lerden tarımsal anlamda bir kazandığı hiçbir şey yok ama JES’lerin köylülerden götürdüğü çok şey var. Biz dernek olarak her zaman üreticilerin ve vatandaşların yanında olacağız. Çevremizi ve tarımı korumak için kanımızın son damlasına kadar mücadele edeceğiz." (9.Köy - Esmer Değirmen)

 

 

45 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın